“YÖK Başkanlığından alınan bilgi çerçevesinde konu ile ilgili Kurul Başkanlığınca Yüksek Denetleme Kurulunda başlatılan soruşturmanın devam ettiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca da aynen soruşturma yürütülmekte olduğundan, Komisyon tarafından başkaca bir işlem yapılmayacağına karar verildi.”
Türk Eğitim Sen olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Temmuz 2010 tarihinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavındaki kopya çekme iddialarına ilişkin gerekli incelemelerin yapılması talebini içeren dilekçe göndermiştik. Bu yazımıza Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu Başkanlığınca sendikamıza gönderilen A.01.1.DİK.5679 numaralı yazısında, bir acziyetin ikrarı olan yukarıdaki cevap verilmiştir. “Soruşturma yürütülüyormuş işte daha ne istiyorsun kardeşim!” diyerek kraldan çok kralcı olanların bize saldırıları da devam ediyor bu arada, bu skandalı ortaya çıkardığımız ve peşini bırakmadığımız için.
Şimdi herkes elini, varsa, vicdanına koysun ve düşünsün: Bu hükümet bu skandalı ortaya çıkartmayı gerçekten isteseydi şimdiye kadar bunu yapamaz mıydı? Uçan kuşun güzergâhını, koşan tilkinin niyetini, sürünen yılanın deliğini velhasıl tüm olup biteni anında öğrenip müdahale eden bu hükümet KPSS hırsızlarını bir türlü bulamıyor. “Bulamıyor mu yoksa bulmak istemiyor mu?” şüphesi beyinlerimizi kemirmeliydi. Maalesef beyinlerimizi de kemirmiyor. Sus pus oturuyoruz. İtiraz etmiyoruz. Homurdanmıyoruz. Bir tebaanın ne yapması gerekiyorsa onu yapıyoruz.
Yazılarımızı takip edenler hatırlayacaklardır. Eylül 2010 tarihinde yine bu konuyla ilgili yazı yazmıştık. Yazımızda:
“KPSS skandalının üstü örtülmeye çalışılıyor. Perde arkasındaki gerçek hırsızlar gizlenmeye ve kimler oldukları karartılmaya başlandı bile.” demiş ve kapsamlı bir olay analizi yapmıştık. Yine yazımızda:
“Bu skandalın müsebbipleri devlet içinde konuşlanmış bir “Topluluk”tur. Bu topluluk devlet imkânlarını da kullanarak çok kaliteli hırsızlıklara imza atmıştır. Adalet sistemine sızmak, emniyet teşkilatına sızmak, askerî okullara sızmak, akademik hayata sızmak için yapılan bu organizasyon topyekûn ülkeyi ele geçirme operasyonunun bir parçasıdır. Hatırlayınız, Polis Koleji sınavları iptal edilmişti. Hırsızlık tespit edildiği halde, hırsızların tespit edildiğini duydunuz mu? Bu Polis Koleji sınavı hırsızlığında adı tüm ülke çapında bilinen bir dershane de olaya karışmış, ancak bunlar hakkında hiçbir işlem tesis edilmemiş, hırsızlığın üstü örtülmüştü. Bu dershane halen öğretim hayatının bir parçası olarak devam etmektedir. Bu dershanenin devlet içinde konuşlanmış bu “Topluluk”la olan inorganik bağları da cümle âlem tarafından bilinmesine ve dillendirilmesine rağmen kesinlikle bu “Topluluğa” dokunulmamakta, dokunulamamaktadır.” demiş ve hırsızları boyuna posuna, gözüne kaşına kadar tarif etmiştik. Aslında bizim teferruata girerek bir tarif yapmamıza hacet de yoktu. Nitekim bu topluluk kendini açık edivermişti zaten. Bu skandal patlak verdiğinde bu zat-ı muhteremler gazetelerinde, televizyonlarında ne bir satırcık yazı yazmayı ne de bir cümlecik söz söylemeyi akıllarından bile geçirmemiş, hırsızlığı ortaya çıkaran Türk Eğitim-Sen Genel Başkanının aleyhine yayınlara başlamışlardı.
Yarası olan gocunur misali yaralarını sarmayı “Zaman”a bırakan bu topluluk ve şürekâsına hemen her konuda gizli – açık bilgi, belge, video, resmi yazı gibi tüm materyaller ihbar adı altında servis edilirken KPSS hırsızlarıyla ilgili bir tek malzeme gelmemesi de hayret-i şayandır. Adım gibi eminim ki, şu anda bu muhteremler, bu hırsızlığı hangi sahte belgelerle kime yamasak diye harıl harıl çalışmaktadır. Bunu beceremezlerse şayet bugün olduğu gibi buzdolabında tutmaya devam edeceklerdir, hükümet erkinin nezaretinde.
Meclis gündemine taşındığı halde bu hırsızlık vakası, CHP, MHP, DTP’nin ayrı zamanlarda vermiş olduğu “Soruşturma komisyonu kurulsun.” önerisinin AKP milletvekilleri tarafından reddedilmesi “Zamanın Haramileri”nin nasıl korunduğunu ve kollandığını bizlere göstermektedir. “Hangi gerekçeler bu önerilerin reddedilmesine vesiledir?” sorusu ortada durmakta iken KPSS hırsızlarının bazılarının ataması dahi yapılmış, öğretmenliğe başlamış; bazıları ise diğer puan türlerinden istifade ederek AKP milletvekillerinin referansıyla TRT’ye kapağı atmıştır. Kısacası, “Atı alan Üsküdar’ı geçmiş.” ve “Zamanın Haramileri”nin kadrolaşma harekâtı “Durmak yok, yola devam.” çemkirişini yüzümüzün ta ortasına patlatıvermiştir.
Hafızanızı yoklayınız ve hatırlayınız: “Sızıntı” hareketinin sızma yayın organının cumhurun bayramını kutlamayı es geçmesi dahi “Pensilvanya Cumhuru” tarafından hoş görülebilmekte, “Zamanın Haramileri” maddî ve manevî dokunulmazlığın hazzını sonuna kadar yaşamaktadır bu gelinen süreçte. Hangi delikte hangi silah saklandı, kim kiminle ne konuştu, kimin uçkuru kimin uçkuruyla ünsiyet halindeydi?problemlerini iki dakikada açığa çıkaranları acz içinde bırakan bu KPSS hırsızlığıPensilvanya Cumhuru’nun boynunda kör göze sokulan parmak gibi durmaktayken, bu görmeme hali iktidar meyinin ser hoşluğu ile mi vuku bulmaktadır? Türk Eğitim-Sen’in cürm-ü meşhut ile yakaladığı bu haramiler adaletin terazisinden iktidarın kollarına atlayarak izlerini kaybettirmeye, silmeye çalışmaktadırlar. O halde bu necip milletin, fedakâr fertlerine düşen bir görev vardır. O da: Bu Zamanın Haramileri’nin zorla abone yaptıkları paçavralarını artık almayacaksın, artık televizyonlarını seyretmeyeceksin, artık çocuklarını bunların okullarına ve dershanelerine göndermeyeceksin, “Bilmem neredeki kardeşlerimiz için yardım topluyoruz.” palavralarına inanmayacaksın, velhasıl bu haramilere maddî ve manevî destek olmayacaksın. En önemlisi de bu “Zamanın Haramileri”ni koruyan kollayan ve yaptıklarına göz yuman zihniyeti elindeki tek kozun ile dize getireceksin. “Ne zaman?” diye sorma. Hazirana dört ay kaldı şunun şurasında…

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder