18 Temmuz 2011 Pazartesi

MEMUR-SEN NEREYE KOŞUYOR? ...

            Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde Türk Devletini yıkmak isteyen hainlerin saldırısı sonucu on üç vatan evladını şehit vermiştik. Bu olayın gerçekleşmesinin hemen ardından malum bazı çevreler, PKK’yı aklama kampanyası başlatmış, bu hain saldırının sorumlusu olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini – “Ergenekon”u işaret etmişlerdi bazı gazete ve televizyonlarda.

            Bu malum tıyneti bozukları hepiniz gazete köşelerinden ve televizyon ekranlarından tanıyorsunuz, teker teker adlarını saymaya lüzum görmüyorum. PKK terör örgütü bu saldırıyı üstlenmiş olmasına ve Sayın Katilin de “15 Haziran’dan sonra ya Cennet ya Cehennem” tehdidi ortada dururken, bu pişkinler güruhunun koro halinde PKK denen örgütü aklama girişimi son hızıyla devam ediyor.
            Bu muhterem güruh çatışma bölgesine giderek incelemelerde bulunmuş. Güya yaptıkları incelemeler neticesinde bir sonuca varmış ve bunu da bir bildiri ile kamuoyuyla paylaşmış.
Bildiride özetle: “PKK ile askerler arasında bir çatışmanın olmadığı ve askerlerimizi yine Türk Silahlı Kuvvetlerine ait helikopterlerin bombaladığı…” söylenmiş. Şimdi bu bildiriyi yayınlayanlara ve bu heyetin içinde bulunanlara bir göz atalım. Kimlermiş bu muhteremler?   
1. İHD Diyarbakır Şubesi,
2. Mazlumder Diyarbakır Şubesi,
3. Diyarbakır Tabipler Odası,
4. Diyarbakır Barosu,
5. TİHV,
6. Özgür-Der Diyarbakır Şubesi,
7. KESK Diyarbakır Şubeler Platformu ve
8. Memur-Sen Diyarbakır Şubesi
            Şimdi bu sekiz kuruluşun yedisini ciddiye bile almıyorum. Bunların ne mal oldukları bellidir. PKK ile olan organik ve inorganik bağları malum bizim için. Bizi asıl ilgilendiren ise son sırada yer alan Memur-Sen Diyarbakır Şubesi’nin de bu güruhun içerisinde yer almasıdır.
            Aslında bu Memur-Sen’in ilk vukuatı değil bilenler için.
Yer: Şanlıurfa, Tarih: 01–02.12.2007, Konu: Bölge İstişare Toplantısı Kimin: Eğitim-Bir-Sen’in … O gün de bir bildiri yayınlamışlardı. Yayımladıkları bildirgenin 7. ve 14. maddelerine dikkatinizi çekmek istiyorum:
7-Dil Eğitimi: AB süreci çerçevesinde gerçekleşmekte olan demokratikleşme ve sivil anayasa hazırlıkları kapsamında yerel dil ve lehçelerin seçmeli olarak okutulması sağlanmalıdır. ” diyorlardı.
14-Öğrenci Andı: İlköğretim okullarında okutulan öğrenci andı yeniden gözden geçirilmeli, etnik farklılıklar ve evrensel değerler dikkate alınarak yeniden dizayn edilmelidir.
Biz de o günlerde bu bildiriye karşı bu arkadaşlara şöyle bir cevap yazmıştık:
Bakın eğri oturalım, doğru konuşalım: Eğitim-Sen’in keskin dille yapamadığını yumuşatarak yutturma operasyonu bu. Doğrudan söyleyemiyor. Niye ki acaba? Çünkü Eğitim-Sen gibi kapatma davasıyla karşılaşılır da ondan, üyelerinden sert tepki alma korkusu var da ondan efendim… Bunun için kafanın arkasındaki “Ana Dil’de Eğitim” yapılsın inancı yumuşamak zorunda. Ayrıca, varlıklarını borçlu oldukları kapıyı da kollamak gibi ağır ve zor bir yükümlülük var. Onun için, “Yerel dil ve lehçeler seçmeli okutulsun” teranesiyle çalkalayıp duruyorlar. “Eğitim-Sen”in bıraktığı yerden bayrağı almak gibi bir misyonu sürdürmek” bunu da karda yürüyüp iz bırakmamak gibi bir cinlikle yapmak lazım değil mi?!… Kim tutar sizi, yeni yolunuz hayırlı olsun. “Durmak yok yola devammm!”…” demiş idik…
“…etnik farklılıklar ve evrensel değerler dikkate alınarak yeniden dizayn edilmeli…” imiş. Neyi dizayn ediyor bu muhteremler? “Öğrenci Andı”nı. Neye göre dizayn olacakmış? Etnik farklılıklara göre. Değerli arkadaşlar, dizayn etmek istedikleri masumane bir öğrenci andı değildir bunların. Bunlar, Türk”ü dizayn etmeye, doğruluğu dizayn etmeye niyetliler de açık açık diyemiyorlar. Öğrenci andına takmışlar kafayı. Bir de entel dantel çevrelerden üç-beş yandaş buluruz kaabilinden “evrensel değerler” lafzını sıkıştırıvermişler araya. Zaten Hakkari’deki çocuğumuz, Kürdüm, en doğruyum, en çalışkanım diyemediği için eğitimde büyük çöküş yaşanıyor ya!… değil mi efendim?! Muhteremler de tespit etmişler hemencecik çözüvermişler sıkıntıyı kökten.
Türk olmaktan, doğru olmaktan, çalışkan olmaktan muzdarip olan Eğitim-Bir-Sen Yöneticileri, lütfen bir kere de açık açık diyeceğinizi deyiverin. Deyiverin de, siz de rahatlayın, biz de rahatlayalım. Ağzınızı bu kadar korkak alıştırmayın ve bilin ki, size bu değerlerimizin hiçbirini “dizayn” ettirmeyiz. Çünkü dizayn ettiğiniz Milli Eğitim Bakanlığı”nın keşmekeşi ortada.
            Şu an Eğitim-Sen’in daha önce başına geldiği gibi kapatma davasıyla karşı karşıya olma durumları yok bu muhteremlerin. Ee çünkü hükumet taşları bağlayıp köpekleri saldı. Daha korkmuyorlar ve daha açık seçik yapıyorlar yapacaklarını. İşi artık aleni, PKK ve onun yan kuruluşlarıyla kol kola bildiriler yayımlayıp saldırıyı üstlenmiş olmalarına rağmen PKK’yı aklamaya kadar getirdiler.
            Yazık ki ne yazık… Türkiye’de yetkili bir konfederasyonun içinde bulunduğu konuma bakar mısınız? Memur-Sen’in üyelerine buradan sesleniyorum: 2007 yılında da bunların ipliğini pazara çıkarmıştık. Bizlere inanmamıştınız ya da “adam sen deee!…” diyerek göz ardı etmiştiniz. Bu gün o göz ardı edilmenin verdiği şımarıklıkla Memur-Sen’i “O halde yaptıklarım doğrudur…” mantığına taşıdınız. İşte bunun için bölücü çevrelerle bir araya gelmekten hiç çekinmiyorlar ve bir PKK’yı aklama operasyonunun figüranı olabiliyorlar.
            Ey Memur-Sen üyesi arkadaşım, yarın “Sayın Katile” önce ev hapsi akabinde de genel af, bununla birlikte ülkenin doğusuna “özerklik” istediklerinde de susacak mısın? Şu soruyu hep birlikte soralım bu muhterem arkadaşlara:
Memur-Sen nereye koşuyor?

ÜNSAL ERKAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder